- Haberler
- Futbol-Milli Takım
- Madara Olmak da Var!
Madara Olmak da Var!
684 maçla, dünyada en çok maç yöneten teknik adamlar arasında olduğunu ifade eden, risklere rağmen cesurca milli takımı çok istediğini ancak Türkiye'de 'isteyene görev verilmediğini' ifade eden Vural, Süper Lig'e de kırgın olduğunu söyledi.
“FATİH HOCADAN DA, MUSTAFA HOCADAN DA…”
A Milli takım teknik direktörlüğü makamında bir değişim olacağı söylentileriyle birlikte, sizin adınıza bir internet sitesi açıldı ve sosyal medyada da herkes “Yılmaz Vural milli takıma” kampanyası başlattı. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Halk bize inanıyor, sağ olsunlar. Twitter, Facebook ve anketlerde daha önce de ben birinci çıktım ama seçen insanları çok etkilemiyor bu maalesef. Birkaç isim ortaya atıyorlar, onlar içinde de bizim ismimiz olmayınca, maalesef olmuyor.
Her dönemde benzer isimler gündeme geliyor ama aralarında siz yoksunuz. Sizce neden?
Öncelikle şunu söyleyeyim, şuan takımın başında bir isim var, Abdullah Avcı benim kardeşimdir. Başarılı olsun istiyorum, inşallah da başarılı olur. Kimsenin görevinde gözüm yok ama bir değişimden bahsedilince, gazetelerde belli arkadaşların ismi çıkıyor, 3-4 kişi telaffuz ediliyor. Buna üzülüyorum. Bırakın başkası da yapsın. Burası kimsenin babasının yeri değil. Biz de hak ediyoruz artık. Türkiye’de 684 resmi maçla en fazla maç yöneten hocayım. Fatih hocadan da, Mustafa hocadan da fazla. Onlar da dostlarım, seçilmelerinden gocunmam. Ama bu kadar deneyime sahip biri olarak, düşünülmeme içerliyorum. 684 maçla, dünyada 35. sıradayım, bunu torpille yapmadım, bu benim emeğim.
“MADARA OLMAK DA VAR SONUNDA AMA…”
Sizin görevi fazlasıyla istemeniz olumsuz etki mi yaratıyor?
Başka bir antrenöre “görevi istiyor musunuz” diye sorulmuyor çünkü. Bana soruluyor, ‘talibim’ diyorum ama bunun bir faydası olmuyor, olayı hafifletiyor. Fatih Terim, Mustafa Denizli talip olmuyor ama takımın başına getiriliyor. Türkiye’de ‘ağır ol da molla sansınlar’ olayı var. Sessiz kal, layık görülürsen getirilirsin mantığı. Çok isteyenin bir yere getirildiğini görmedim.
Büyük takımları da çok istediniz..
Evet istedim.. Bunu ifade edince, dediğim gibi bazen yanlış da anlaşıldım. Tabii Türkiye’de bu tür görevler, medya desteğiyle, ya da bu tür kampanyalarla verilebiliyor zaman zaman. Ancak benim gibi ‘işe talip olunca’, olmuyor. Size verme niyetleri varsa görevi veriyorlar sadece. Ben her zaman işe talip oluyorum, madara olmak da var sonunda ama bu bir cesaret örneği. Bir de beni denesinler, ‘bu adam konuşuyor da, bakalım ne yapıyor’ desinler. Versinler görevi, o zaman görelim..
“CEM YILMAZ ZENGİN OLDU..”
Sizin milli takım ya da büyük takımlara getirilmemenizi, saha kenarındaki heyecanınıza da bağlayanlar var..
Her şeyi magazinsel manaya çekmeye gerek yok. Eskiden durum farklıydı ama şimdi Yılmaz Vural gibi olmalı diyorlar. Susan, kenarda kalan teknik adam sevilmiyor. Ben teknik direktörüm. Ama futbol da bir gösteri ve eğlence oyunu. Gerginliği değil, futbolun gülen tarafını öne çıkarıyoruz. İnsanlar sadece oyuncuları izlemeye gelmiyor, oradaki antrenörü, kenardan geçen polisi, hakemi, keyif alacağı şeyleri izlemeye, eğlenmeye geliyor. Bu kadar ciddi bir oyun değil futbol.
Daha önceki bir röportajınız da “herkes şovmenlik yapamaz” demiştiniz..
Cem Yılmaz dünyanın en zenginlerinden biri oldu şovmenlikle. Şovmenlik ayıp bir şey değil ki. Herkese de her şey yakışmaz. Kendine de yakıştırmak lazım. Bazı antrenör tiplerini akla getir, böyle bir şey yapsa uymaz. Bu vücut dili herkese mahsus değil. Ekran dediğin şey, herkesi kabul etmez. Bunu becerenler bir yere geliyor.
BURSASPOR’A KIRGIN…
Bir başka konu da, kulüp takımlarıyla adınızın sezon başında anılmaması..
Bunu ben mi istiyorum? Hıncal Uluç da bu konuda bizi rencide eden bir yazı yazmış, yakıştıramadım. Ben de üzülüyorum tabii. 12 takım değişiklik yaptı, kulüplerin bizle ilgili düşüncesi olsa gelirdi. Yılın hocası seçtiler beni her yerden ama ligden gelen olmadı. Bu açıdan lige kırılıyorum. Tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış misali. İnsan değer görmeyince kırılıyor. O kadar zor durumdaki takımı kurtardım, madem bu anlamda uzmanım, neden bu işin başında değilim. Hep son maçlarda arıyorlar, sonra da ‘neden 10 maç kala imza attın’ deniyor bana. Ben profesyonelim, bakmam gereken de insanlar var. Sezon başında isteseler gelirim.
O halde şunu da sorayım, bu konuda Bursaspor’la ilgili bir kırgınlığınız olduğu yazıldı..
Evet. Bursaspor’da 3 kez çalıştım. Dünyada kimseye nasip olmaz. Bu camia bizi sevmiş, kabul etmiş, bizim faydamız olmuş. Balık hafızalı olmalarına üzülüyorum. Bursaspor’da para pulu yokken, tesisi yokken, Taraftarlar Derneği başkanı başkanken çalıştım, aylarca bir kuruş almadım. Ama hep 15-16. Sıradayken geldim, 5. 6. sıralara getirdim, “Türkiye’nin Milan’ı” dedirttim. Türkiye Kupası, Başbakanlık Kupası başarılarım var. Yani senin aklına nasıl gelmem? Haklıyımdır, haksızımdır bilmem ama bu benim düşüncem. Çünkü Bursaspor benim için özel bir yer.
Neden Daum’u seçtiler sizce?
Onlara sormak lazım. Ne düşündüklerini bilemem.
CARLOS OLAYI BAŞKA…
Sivasspor’un Carlos tercihine de siteminiz vardı..
Hayır, o konuda Türkiye’deki antrenörler adına sitemim oldu. Yoksa Roberto Carlos dünya güzeli bir insan, müthiş bir futbolculuk hayatı olmuş. Onla alakalı değildi konu direkt. Sivasspor camiasını da çok severim, onların dışında bir konuşmadır yaptığım. Ben olayı konuştum, herhangi takımda da olsa konuşurdum. Gerekçesi de şuydu; arkadaşımız futbolu bıraktı, bir lisans aldı, UEFA’ya başvurmuş kabul edilmemiş, o lisansla Türkiye’de çok önemli bir kulüpte antrenörlük yapıyor. Türkiye’de milli takımda oynamış, yıllarca hizmet vermiş Tugay Kerimoğlu, Arif Erdem, Suat Kaya, Sait Karafırtınalar gibi isimler A Lisans almışlar ama lise mezunu olmadıkları için Pro Lisans alamıyorlar. Ancak sanıyorum Roberto Carlos da ilkokul mezunu. Bu kadar milli takıma hizmet etmiş arkadaşların önünü açmıyorsunuz, o zaman taraf olmuş oluyorsunuz. Bu nedenle haklı bulmadım.
ABDULLAH AVCI İLE NE GÖRÜŞTÜ?
Abdullah Avcı ile de bu konular hakkında görüştüğünüz, Türkiye’deki teknik adam seçimleri konularında sitemde bulunduğunuz yazıldı..Öyle bir görüşmem olmadı. Abdullah ile ben konuştuğumda üçüncü bir kişi yoktu, kimse bilemez. Plajda oturduk konuştuk, ailece görüşürüz zaten.
Abdullah Avcı ile milli takımın durumu hakkında konuştunuz mu?
Abdullah dediğim gibi benim ailece görüştüğüm, sevdiğim de bir kardeşim. O gün futbol da konuştuk tabii, ama sinema da konuştuk, yazdan da konuştuk, çocukların durumundan da konuştuk.
Peki hocam son soru.. Türkiye sizi milli takımın başına istiyor, o halde Yılmaz Vural Milli takımın başına geçse, ilk icraatı ne olur?
Bir gün inşallah orada olursam, bu sorular için sana cevap vereceğim.
Teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.