Ali Koç'tan Yaylım Ateş!
1907 Derneği Başkanı Ali Koç, Fenerbahçe'de yapılacak olağanüstü seçimli genel kurul öncesinde basın toplantısı düzenledi ve Mehmet Ali Aydınlar hakkında bomba ifadeler kullandı
1907 Derneği Başkanı Ali Koç, Fenerbahçe'de yapılacak seçimli olağanüstü seçimli genel kurul öncesinde basın toplantısı düzenledi. İşte Ajansspor tarafından derlenen Koç'un sözleri;
"Farkılılığı yaşadım"
Bu aralar Türkiye'nin ana gündeminden biri de Fenerbahçe Kongresi. Bir kongre üyesi ve 1907 Fenerbahçeliler Derneği Başkanı olarak kongrenin hayırlı olmasın diliyorum. 2 dönem yönetici olma şerefine nail oldum ve son yönetim seçiminde affımı diledim. İkinci dönemimde 3 Temmuz diye adlandırdığımız çok kritik bir dönemi yaşadım. Burada bir parantez açmak istiyorum. Bu zorlu süreçte farklılığı bir kez daha yaşadım, bu camianın mensubu olmaktan gurur duydum. Çok büyük sıkıntıları bu camia taraftarı sayesinde ayakta durarak faaliyetlerine devam ederek, ekonomisini büyüterek devam etti. Bu camiayı bu kadar büyük kılan kutsal Fenerbahçe taraftarına bu anlamda saygı ve sevgilerimi iletmek istiyorum
"3 Temmuz'la ilgili yaşananların..."
O günden bu yana şahsımla ilgili pek çok iddialar yakıştırmalar, alakam olmayan kurumlarla bağdaştırmalar, iddianın gerçek olup olmadığı sorgulanmadan gerçek gibi yazı yazmalar, 3 Temmuz ve bu süreç hakkında açıklamada bulunmadım. Bilhassa 3 Temmuz'la ilgili yaşananların kamuoyuna çarpıtılarak anlatılmasından dolayı üzülmekle birlikte artık bir takım bilgileri anlatmak istedim.
3 konuya değineceğim. 1907 Fenerbahçe Derneği'yle ilgili seçimle ilgili duruşumuzu paylaşmak istiyorum ardından 3 Temmuz'la ilgili konuları özetlemeye çalışacağım, bizim düşüncelerimiz, doğru bildiklerimizi paylaşmak istiyorum. Son olarak da genel kurulla ilgili şahsımın pozisyonu ve iddialar konusuna açıklık getirmek istiyorum”.
Seçim sürecinde taraf olmamaya özen gösterdik
1992 yılında rahmetli Hüseyin Çakıroğlu anısına kurulan 1907 Derneği'nin tek bir amacı vardır; her alanda Fenerbahçe Kulübü'nü desteklemek, arkasında olmak, proje üretmek. Kurulduğundan bu yana da buna devam etmektedir. 1907 Derneği'nin kulübümüzün menfaatleri ve çıkarları doğrultusunda karar almaya mecburdur. Bağlılığımız Fenerbahçe tüzel kişiliğinedir. Pek çok seçimde 1907 Derneği'nden yönetim kurulu adayları bulunmuştur. Tüzel kişilere olan bağlılığın bilincindeyiz. Hepimiz geçiciyiz baki olan Fenerbahçe'dir. Seçim sürecinde taraf olmamaya her zaman özen gösterdik. 1907 Derneği'nin desteklenecek adayla ilgili grup karar alması söz konusu değildir. Umarım gelecekte de olmaz. Tek adayı desteklemek, yönetim ve başkan kim olursa olsun anlayışla çelişir. Oy kullanmaya yönlendirdiğimiz haberlerin gerçekle alakası yoktur.
"Aydınlar ile husumetim yok"
Mehmet Ali Aydınlar ile ilgili açıkta ve özelde kişisel sıkıntım, husumetim olmamıştır. Buna mukabil, Fenerbahçe için de en iyisini yapmaya çalıştığından şüphem yoktur. Kişisel sorunum olsaydı 2012'de Bakü'de Avrupa Şampiyonası'nı kazandığımızda ilk teşekkür edeceğimiz kişi, kendisi olmazdı. Muhteşem bir eseri bize sunduğunu kendisine söylemiştim. Bu doğrultuda ismini telaffuz edeceğim için bunları söylüyorum, büyük resme bakarak sözlerimi değerlendirmenizi istiyorum”.
Yönetim anlayışını eleştirdi
TFF Başkanlığı olağan dönemlerde bile yapılması zor bir görev. Buna bir de 90. saatte şike süreci eklendiği zaman takdir edersiniz ki çok büyük güçlükle yönetilmesi ancak aynı hassasiyeti gerektiren bir süreçtir. Spor hukukunun temel prensipleriyle süreç yönetilse, bu hasar alan noktaya olayın gelmeyeceğini düşünüyorum. Geriye dönüp; alınan kararları ve sergilenen yönetim anlayışına bakınca, sürecin vehametini aşacak başarısızlık ve hayal kırıklığı yaşandığını görüyoruz. Fenerbahçe'nin maruz kaldığı 3 Temmuz'la ilgili sizlerin doğru bilmesini istediğim gerçekler vardır. Bazı gerçeklerin farklı aksettirilmesi bizlerin sessiz kalma kararımızın değişmesine neden olmuştur. Herkesin, olayların meydana gelme şeklini öğrenmek hakkıdır”.
“Bu operasyona çok farklı şekilde bakma nedenim…”
“3 temmuzdan itibaren gizlilik kararı olmasına rağmen, ifadeleri an ve an öğrenme durumuna geldik. Basın yasağı dahi uzun süre getirilmedi. Bunlar için başvurduk yanıt alamadık. Son birkaç yılda ne kadar ivedilikle bu kararın alındığına bakın. Gizlilik ihlali ve basın yasağı getirilmemesi bu operasyona çok farklı şekilde bakmama neden olmuştur. Basit konular uygulanmış olsaydı ülkemizde taraftarlar arasında yıllarca onarılamayacak nefret tohumları ekilemezdi, uluslararası arenada Türk futbolunun imajı bu kadar zarar görmezdi. Kulüplerimiz UEFA nezdinde haklarını daha iyi şekilde savunabilirdi”.
“Ben başkan olsam..”
“Hep masumiyet karinesinden bahsediliyor. Ben o gün başkan olsaydım adli birimlere gider, gizlilik ihlalinin önüne geçilmesi için çaba sarfederdim. Gerekirse devletin en tepesine giderek, ‘lütfen basın yasağını getirin' derdim, bu normalin dışında bir talep değil, basın yasağı gelen diğer davalara bakın derdim. Başarılı olurdum olmazdım bilemem ama bu konuda sizler ve TFF girişimde bulunsa, bugün bu konumda olur muyduk?”
“Baskı altına alındılar!”
“Çok kısa sürede sadece basında çıkan haberlerle, savunma hakkı kullanılmadan, FB ve dava ile ilgili kişiler kamuoyunda suçlu hale getirilmiştir. On binlerce mailin UEFA'ya atılması, konudan yararlanmak isteyen rakiplerimizin çalışmaları, bazı kurumların yıkıcı olarak konuyu ele alması TFF ve UEFA'yı baskı altına almıştır. Sayın Aydınlar'a bunu sorun, kulüplerin haklarını maksimum korunması için basın yasağı gizlilik ihlali vs için girişimi oldu mu”?
“Ne şiş yansın ne kebap raporu; Etik Kurulu raporu”
Tüm yaşananlarla kamuoyu baskısında kalan TFF, durumu idare etmek adına 1. Etik Kurulu adında bir rapor hazırlamıştır. Hiçbir savunma almadan, sadece emniyetten alınan belgelerle hazırlanan bu rapor, ne yazık ki ilerleyen dönemde UEFA'nın temel dayanağı haline gelmiştir. Mehmet Ali Bey bu kadar masumiyet karinesine inanıyorsa, savunma hakkı kullanılmadan nasıl bunun yapılmasına izin vermiştir. Şike, örgüt vs deniyor bilinen bir şey yok ama bilinen şu ki daha sonra 31 kişi daha gözaltına alındı. Bazılarının hemen ifadeleri alınarak, binlerce sayfalık yeni belge oluştu ama 100 yıllık kulübün kaderi, ne şiş yansın ne kebap denilen Etik Kurulu raporuyla bu hale geldi. Bu aralar çok moda oldu televizyonda herkesin önünde konuşalım demek. Ama istenilen her ortamda bunun tartışılması gerektiğini düşünüyor ve buna her zaman katılabileceğimi de söylemek istiyorum”.
“Kozmik odadan nasıl sızdı?”
“Kozmik odada hazırlandı bu rapor biliyorsunuz. Niye bu odada hazırlandı. Çünkü gizlilik vardı, gizli kalması isteniyordu. Peki nasıl oldu da medyaya sızdı? Bu odada bir basın mensubu bu raporun nasıl basına sızdırıldığını biliyor. İnşallah bir gün o da açıklar. Doğal olarak büyük bir baskı kuruldu Aydınlar üzerinde”.
“Aydınlar'a Fenerbahçeli baskısı yapıldı”
“Şu ifadeyi bana sayın Aysal söyledi, Mehmet Ali Aydınlar da kendisine Platini'nin ifade ettiğini söyledi. Aydınlar üzerinde kurulan baskı şuydu; ‘üzerinizden Fenerbahçe formasını çıkaramadığınız için alacağınız kararlarla ülkeyi zora sokuyorsunuz'. O da ‘alacağım kararlardan dolayı ülkeyi riske atamazdım' cümlesini bu nedenle kuruyor. Küçük bir araştırma yapılsa, bir şike fiilinden bir ülkenin cezalandırıldığı örneği yok halbuki”.
Cornu olayında bombaladı!
“Etik Kurulu sonrasında UEFA topa girdi, hatta topa sokuldu ve bence burada kesinlikle UEFA'nın olağanüstü davranmasının, kendi resmi sürecini kaale almadan ilerlemesine, TFF içindeki bazı üyelerin dahil olduğundan hiç ama hiç şüphemiz yoktur. 15 Ağustos'ta rapor yayınlandı ve ülkemizi küçük düşürecek gelişmeler yaşandı. UEFA müfettişinin Türkiye'ye gelmemesi ve savcıyı ziyaret ederek bilgi alması istendi. Küçük düşürülen TFF idi ama bu konuda övündüler. Cornu'ya methiyeler düzdüler, nerdeyse CV'sini yayınlayacaklardı. ‘Senin muhatabın benim, sana kim bu hakkı veriyor' denemez miydi? Cornu, Yeşilköy'e inip ‘ben geldim' demedi herhalde. Whatsup'da sayın savcı ile temasa geçmedi değil mi? Dik durup UEFA'ya ‘sen ne yapıyorsun' diyeceklerine bunu marifet gibi sundular. Sonrasında Kasım ayında Cornu'nun ifadelerini görünce, birkaç ay önce makbul gördüklerini yalancı durumuna soktular. Ben de soruyorum hangisi? Niye yalan söylesin sayın Cornu? Niye ihtiyacı olsun? İnşallah bu da bir gün ortaya çıkacaktır”.
“Ne diyor Cornu, ‘sordum' diyor, ‘Fenerbahçe'nin yüzde 1 bile şike yapmama olasılığı yok mu?” d,ye; ‘yok' dediler diyor. Fenerbahçe lehine karar almanın sıkıntıya sokacağını ifade ettiler diyor yalancı Cornu, pardon sayın Cornu raporunda. Tabii ki UEFA topa girer, burada UEFA'ya değil muhataplarına kızalım”.
"Er ya da geç hesabını verecekler'"
Müfettiş Cornu'nun ziyaretinde bir yol haritası kurgulandı. Onun ayrılmasını takip eden birkaç gün içinde de meşhur Infantino mektubu TFF'ye ve tarafımıza ulaştı. Çarşamba akşamı, 24 Ağustos'tu.. Önce Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'nden men edildiğini, 45 dakika sonra da Trabzonspor'un Şampiyonlar Ligi'ne dahil edildiğini öğrendik. Biliyor musunuz, spor hukuku tarihinde bir ilk yaşanıyordu. Spor hukukunun hiçbir prosedürünü işletmeden, kimin neyle suçlandığı bilinmeden, hiçbir savunma alınmadan Fenerbahçe Spor Kulübü cezalandırıldı. Bunun hesabını er ya da geç birileri verecektir, gerçekler ortaya çıkacaktır.
"Kolumuzu kanadımızı kırdılar!"
Hukuki sürecin içinde yapacağımız başvurunun kararını vermek zorundaydık. Çok ciddi süreç içinde, Avrupalı avukatlarımız yerel mahkemeye gitmemizi istedi ancak biz futbol hukukuna inandık ve yine futbol dünyasının mahkemesine gitmeye karar verdik. Çok önemli oyuncularımızla yollarımızı ayırmak zorunda kaldık. Bir şekilde yerlerini doldurmak zorunda kaldık. Kısıtlı seçenekler içinde, bir de boşalan yerleri doldurmak zorunda kaldık. Biz yine de o sene yarım puanla şampiyonluğu kaçırdık. O sezon şampiyon olsak, 28 yıl sonra Türkiye Kupası'nı da almıştık. En önemli sezonlarımızdan biri olacaktı ama bizim kolumuzu kanadımızı kırdılar. Finansal; ekonomik açıdan bize zarar verdiler. Tamamen hazırlıksız yakaladılar. Türk futbolunun başındakiler, bilgisiz ve tecrübesiz olduklarını kanıtladılar. Baskı altında kaldıklarını kanıtladılar.
"UEFA'ya karşı dik duramadılar"
O dönemin Spor Başkanı ve TFF Başkanı, karmaşa içinde; muhtelif nedenlerden dolayı; UEFA'ya karşı dik duramayarak, Türk takımlarının çıkarlarını koruyamamıştır. Dönemin başkanı Sayın Aydınlar ve yönetim kurulu daha sürecin ilk gününden itibaren, Fenerbahçe'nin suçlu olduğuna peşinen inanmış, yani objektiviteyi kaybetmişlerdir. Sayın Aydınlar'la ters düştüğümüz nokta budur. Suçsuzluğumuzu sonuna kadar savunmaya çalışırken, TFF Başkanı daha sürecin ikinci üçüncü gününde Savcı Bey'le yaptığı konuşmada; iddiaların tümüne itibar ederek durumun vahim olduğunu açıklamıştır. Savunma hakkının kullanılması yerine “zararın neresinden dönersek kardır” diye bir tutum sergilemiştir. 8 takımdan bahsediliyordu, iş Fenerbahçe ve Beşiktaş üzerinden döndü. Ne oldu diğer takımlar? Bunu da sorun akşamüstü.
Bu karmaşık yönetimi bazı örneklerle desteklemek istiyorum çünkü Aydınlar'ın başkanlığındaki TFF'nın izlediği yol haritası bugün; doğal sonuç olarak her kurumdan Fenerbahçe'nin aleyhine karar çıkmasına sebep olmuştur. Hakim bey insan değil mi, UEFA'dakiler insan değil mi? Kamu vicdanını pompalayarak bir noktaya getireceksiniz; yargıda da ve futbolda da adil bir yargılanma için dua edeceksiniz.
"Fenerbahçe forması psikolojisi meyvesini verdi!"
Sayın Aydınlar'ın spor hukuku ve süreçleri hakkında yetersiz ve tecrübesi olması nedenlerden bir tanesidir. UEFA'ya bir şekilde müfettişini yollama diyemedi. Allah'tan savcımız dik durabildi. UEFA'nın müfettiş ziyareti planlanırken, “ne alaka senin muhattabın benim” demesi doğru olmaz mıydı? Ligleri başlama tarihi ile ilgili, bir kulüpler birliği toplantısında ertelenebileceğini ifade etti; milli maçlardan dolayı. Önce vaktinde başlayacak dedi, sonra ben olduğum sürece Ağustos ayında ligler olmayacak dedi. Ligler başladıktan sonra takvim sıkışınca ne yapayım şike sürecinden dedi. İstifasını hatırlayın, Ettim dedi, etmedim dedi, ettim dedi. Hangi ruh hali içinde bu işi yönetmeye çalıştığını anlatmaya çalıştım size. Medyayla çok fazla konuştu, ne kadar konuşunca kendisiyle o kadar çelişti. Paylaşma kültüründen uzak kaldı. Daha katılımcı bir şekilde ele alınması gereken bu sorunlar; ekip ruhu olmadığından, dayanışma ve danışma kültürü olmadığı için düzgün yapılamadı. Kararsızlığı, yaşadığı gel-gitler, çelişkili görüşleri ile ne yazık ki manipülasyona açık bir konuma geldi. Kendisi üzerinde baskı yaratan “Fenerbahçe formasını çıkaramadığın için Türk futboluna zarar vereceksin” psikolojisi meyvesini verdi.
Aydınlar'ın "üç fırsat sundum" sözüne cevap!
Sayın Mehmet Aydınlar'ın, 18 Eylül'de dile getirdiği hususların başında gelen “Ben onlara 3 fırsat sundum, hiçbirinden yararlanmadılar. Yararlansalar konu böyle olmazdı” sözüne cevap vermek gerekirse, bize göre tek fırsat bile yok. Birinci fırsatın 15 Ağustos'ta Fenerbahçeli yöneticiler ile yaptığı görüşmede olduğunu söylüyor. “Fenerbahçe'nin Avrupa Kupaları'na katılmasını düşünmüyorum” diyor, “Kendisinden şüphe edenler Avrupa'ya gitmesin” diyor. Dosyada gizlilik kararı varken, “Kendinden şüphe edenler gitmesin” demenin neresi fırsattır. Ciddiyetten uzak bir söylem değil midir? Böyle bir yaklaşımı hangi Fenerbahçeli kabul edebilirdi.
"Bursaspor'u gönderirdim demek skandal!"
“İkinci fırsat; ‘Fenerbahçe yöneticilerinin görüşerek, bir Fenerbahçe yöneticisinin ‘bu kararı alacağız' dediğini, ardından da güle oynaya Federasyondan ayrıldığımızı söyledi, ama ‘ne olduysa Trabzonspor Şampiyonlar Ligi'ne alınınca her şey değişti' dedi. Konu buradan açılmışken, Fenerbahçe'nin yerine kimin gideceği konusunda konuşmak istiyorum. Saydın Aydınlar dedi ki, nasıl dedi, hatta söyledi mi diye de inanmıyorum ama bunu dedi. ‘Bana sorsalardı Trabzonspor yerine Bursaspor'u önerirdim' dedi. Bu skandal bir örnektir. Zira UEFA talimatları incelendiğinde, bir takım kendini gönüllü çektiği halde, bunun yerine UEFA istediği ülkeden yerine yeni takım belirler. Ama ülke federasyonu çekince, sıradaki takım gider. Ama turnuvaya katılım kriterlerini sağlaması durumunda gider. Dolayısıyla Trabzonspor'un bu durumda gideceği aşikardı. ‘Bana sorsalardı' diyor. Gerçekten haberi olmadı mı acaba TFF başkanının. Bursaspor'un gideceğini uygun gördüyseniz, bu takımı yollayacaksınız, ‘talimatlar beni tatmin etmiyor' diyecektiniz. Hadi başkan bilmedi, yeni başkan oldu vs. peki etrafındaki deneyimliler, danışmanlar niye kendisine anlatmadı? Tecrübeli başkan var, o niye anlatmadı? Kulüpler Birliği toplantısında ise; 31 Mayıs'ta UEFA'ya konunun bildirildiğini ve aynı takımların Avrupa'ya gideceğini, aksi taktirde kimsenin gitmeyeceğini bize bildirdi. O gün menüde o vardı”.
"24 saat içinde çekilme kararı" "Şaka gibi"!
“İkinci fırsat konusuna yine gelelim. 23 Ağustos'ta Kulüpler Birliği toplantısı sonrasında UEFAAydınlar bize, Genel Sekreteri imzalı bir mektup iletti. Mektupta Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'nden çekilme yönünde kararını ertesi gün Salı günü iletmesi gerektiği belirtiliyor. Aydınlar, isterseniz arada İsviçre'ye gidin bunu ayarlarım diyor. Yani Fenerbahçe'nin çekilme kararını, UEFA kararı da değil, Genel Sekreter kararı ile 24 saat içinde almamızı istiyor. Yönetimi topla, arada UEFA'ya git gel diyor yani. Şaka gibi”.
TFF, UEFA'ya ne demeliydi?
“Bu mektubu herkes okumuştur. Güzel, özenli, UEFA'yı zan altında bırakmayacak şekilde yazılmış. Trabzonspor'un Şampiyonlar Ligi alındığı gece, TFF ve UEFA açıklamasına bakın. TFF ‘UEFA bunu istediği için yaptık' diyor. UEFA ise ‘TFF'nin inisiyatifinde alınan bir karar' diyor. O ona topu atıyor, diğeri ona. UEFA'ya neden kızmıyorum, muhattap olduğu taraf bu konuma getirdi olayları. Mektubun 3 yıl 5 yıl cezayı geçtik ana bir paragrafı var. Burada, Fenerbahçe kendisi çekilsin, çekilmediği taktirde TFF çeksin, o çekmediği taktirde ise ‘ben çekmeyeceğim' demiyor. ‘Benim turnuvalarım oynandığı zamanda Fenerbahçe ceza yerse, ceza çok daha ağır olur' diyor. Çünkü bunu yapacak şartları yok. Aba altından sopa gösteriyorlar. TFF de ‘benim yüzümden bütün ülke yanacak' diyor. ‘Bu davada gizlilik var, on binlerce sayfa, şu kadar kişinin halen tutuklu olduğu bir davada benim soruşturmamı yapmam için en az 5-6 ay süre lazım. İddianame açıklanmalı' vs demeliydi. UEFA ise ‘biz hukukun üstündeyiz kendi yargılamanı yapacaksın, adli merciler önemli değil' diyor. Bunun 5-6 ay süreceğini Kasım ayına kadar devam edeceğini, sonrasında da ‘kendi soruşturmamı yapmam gerekiyor' diyerek, UEFA sana söylüyorum ki; ‘senin turnuvaların oynandığında bu karar alınamaz' diyebilirdi. O dönemin Avrupa kupalarına yetişmeyecek bir süreçten bahsediyoruz, bunu gidip anlatmalıydılar”.
"Güle oynaya ayrıldığımız toplantı..."
“Fırsata dönelim, bunu biz kabul etmemişiz. Bunu kabul etmemiz; sürecin başında bizleri, Fenerbahçe'mizi peşinen suçlu ilan edip, tüm hukuki savunma haklarımızdan feragat ediyor hale getirecekti. Biz kulübün sahibi değiliz, dernek yöneticileriyiz. Velev ki böyle bir karar aldık ki yine tüzük gereği yapamazdık. Genel kurula gitmemiz gerekiyordu Şampiyonlar Ligi'nden çekmek için. Aydınlar'ın bunu bilmesi gerekiyordu. 24 saatte bunun olamayacağı aşikardı. Sonrasında kulüpte karar aldık, bunu yapamayacağmızı söyledik, sabah kendisine sözlü ilettim, eş zamanlı olarak da federasyona yazımız iletildi. Sonrasında 12.00 olan saati 17.00'ye uzattık dediler, ne güzel. Emin Özkurt'la gittik ve UEFA'nın karar alamayacağının farkında olduğunu, bu nedenle TFF'ye ceza aldırmak için blöf yapıldığını, UEFA elinde yeterli verisi varsa cezayı kendisinin vermesi gerektiğini söyledik. Güle oynaya ayrıldığımız toplantı da bu toplantıydı. Geçtiğimiz ay basın toplantısında Aydınlar'ın bu sözleri söylemesi hem gerçekleri yansıtmamaktadır, hem de bizler kulübümüz adına can çekişirken, bu sözleri söylemek manidardır, alay etmektir”.
Fenerbahçe "1 yıl ceza alırdı" konusu!
“Fırsat 3 ise, “Pazarlık yaptık, 1 yıl ceza için onay aldık UEFA'dan” diyor. 9 Ocak'ta Cenevre'de UEFA avukatı ile toplantı yapıldığı, bunu TFF'nin istediği ve buna 3 yönetici ve avukatımızla katıldığımız doğrudur. Buraya kadar doğrudur. Aynı zamanda TFF avukatı da buradadır. TFF Mensubu yok diyor, belki kelime oyunudur. TFF tarafından görevlendirilen bir avukatı vardı. Bunun olduğu toplantıda TFF'nin temsil edilmediğini söylemek anlaşılır gibi değil. Belki de pek çok noktada olduğu gibi kendisini yanıltmışlardır yanındakiler. Aydınlar tarafından bazı unsurlarla süslenmiş bilmediğini söylediği toplantı metni sonrasında bana ulaştırıldı. Aydınlar'ın iddiası, kendi öngördüğü şekilde olsa, Fenerbahçe'nin UEFA'dan 1 yıl men edileceği şeklindeydi. Ayrıca pek çok ortamda kupanın kendisi sayesinde müzemizde olduğudur. UEFA pazarlığını Fenerbahçe yönetimi yaptı, ben sadece randevu aldım diyor. TFF'nin o toplantıda bulunmadığı doğru değildir. Sonrasında bir evrak çıkıyor ortaya aslında bu evrak iki kurum arasındaki görüşmelerin sonunda ortaya çıkan bir evrak.
UEFA'nın şartları!
Bu evrağın ardından şunları bizim kabul etmemiz gerektiği ve fırsat kaçtığı söyleniyor.
Anlaşmaya göre;
- TFF ve UEFA bu anlaşmanın tarafıdır deniyor.
Yani siyahla beyaz kadar farklı söylemler bunlar.
- CAS davasının geri çekilmesi, UEFA ve TFF yetililerin dava açılmamasının taahhüt edilmesi.
- Disiplin süreci neticesinde Fenerbashçe'nin UEFA müsabakalarından men edilmesi halinde bunun kabul edilmesi ve dava hakkından feragat edilmesi.
- UEFA bağımsızdır, ek cezalar uygulayabilir, uyguladığı taktirde de bu anlaşmanın geçersiz olması.
Kısacası pek çok husustan feragat edilirken, hiçbir somut şey verilmiyor. Bunun da nedeni TFF'nin biyat etmesidir. Bu anlaşma kabul edemeyeceğimiz bir anlaşmaydı zaten, çok kısa süre sonra TFF istifa edince bu görüşme de devam etmedi”.
"Kupamız yok sayılacaktı"
“Ayrıca Fenerbahçe'nin 2010-11 sezonunda kazandığı ödüllerin iadesi hususu da vardır. Aydınlar açıklamasında, 2010-11 sezonunu yok saymak istediğini söylemiştir. Alın terimizle alınan kupamız yok sayılacaktı yani. Buna rağmen bu kupanın kendisi sayesinde Fenerbahçe müzesinde olduğunu söylemesini de yorumlayamıyorum”.
"Aday değilim"
“Şahsımla ilgili son dönemde bir gündem yaratılmakta. Geçen hafta bir yöneticinin oğluyla bir yemek yiyerek kendisine ‘yönetime katılıyorum' dediğim iddiası ortaya atılmış ve bu konu ortaya çıkmıştır. Öncelikle ne böyle bir yemek vardır, ne da bu mealde bir şey söylenmiştir”.
“Daha önce de söylediğim bir laf vardır, ‘katkı için illa ki resmi görevde olmak gerekmemekte'. Şahsımla ilgili seçimlerde aday olmayı düşünmediğimi söylemek istiyorum. Bu aşamada bunun en önemli unsuru aile şirketimizde yaşadıklarımız, aldığımız sorumluluk ve önceliklerden kaynaklanmaktadır. Şartlar en müsait olduğu anlarda, her Fenerbahçeli gibi görev almayı düşünmekteyim. Sizden bir ricam var, lütfen benimle ilgili konuklarda bizim dediklerimize itibar edin. Çok tohum atılıyor, doğru olmasa da yeşertiyoruz. Öncelikle benim dediklerimi önemsemenizi isterim”.
"Rengim belli ancak..."
“Benim rengim belli. Ancak Fenerbahçe başkanlığına aday olan birinin “şike yapmayacağım” ifadesinde bulunması ve bunu düzeltmemesi, ben ve benim gibi düşünenler için büyük bir hayal kırıklığıdır. Bu tüm camiaya, o formayı giyenlere haksızlıktır. Nasıl böyle bir seçim vaadi olabilir? Başkan olduğunuzda nasıl bakacaksınız futbolcuların yüzüne? İnsanlar çoluğundan çocuğundan oldu, inşallah bunu düzeltir ve ben de özür dilerim”.
"Zamanı gelince..."
“Pazar günü seçimlerde aday olmayı düşünmüyorum. İnşallah Fenerbahçemize yakışan, geçmişte olduğu gibi güzel tohumların atılacağı bir seçim olur. Fenerbahçe zamanı geldiğinde ailemizden önemli olan bir unsur. Zamanı gelince ileride Fenerbahçe'ye daha çok katkı sağlayacak bir görev alırım”.
Ali Koç, konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı.
“Zamanlama olarak daha önce ya da seçimden sonra yapabilir miydiniz bu basın toplantısını. Aydınlar'ın hakkınızda “yukarıda Allah var” demesi var. Bunları duyunca neler hissetiniz?
“Benim dernekten bağımsız olarak düşüncelerimi kamuoyu ile şahsen paylaşmamın derneğimizdeki kimseyi kısıtlamaması gerekir. İki adayda da 1907 üyesi. Ben, yaşadığım süreçleri ve bu zamanlamayı da çok düşündüm. Aslında muhtelif zamanlarda, aylarca öncesinde de bu toplantıyı yapmayı düşündüm ancak Mehmet Ali Aydınlar'ın konuşmasını bekledim. Konuşması yakın zamana geldi. Fenerbahçe camiasının sağlıklı karar vermesini istiyorum dedim, seçim sonrası yapsam daha mı iyi olur dedim. Ancak bu toplantıyı Aydınlar seçimi kazandı takdirde yapsam, bizim duruşumuza uygun olmayacak bir durum ortaya çıkacaktı. Biz bunları söyleyemezdik.
"Bize yardım edin dedik"
Yukarıda Allah var, iyi de sordunuz o gün üzülmüştüm, niye söylediğini de anlamamıştım. Dedikleri küme düşme hususundaydı. Ben kulübümün çıkarlarını korumaya çalışırken, diğer yöneticiler demedi hep Ali Koç dedi. İnşallah bir gün neden dediğini anlatır. Küme düşmeyle alakalı konuşalım. Çarşamba gecesi men edildiğimizi öğrendik. Perşembe günü Samandıra'ya gittik, yöneticiler ve futbolcularla toplantı yaptık. İnanılmaz bir öfke içindeydiler. Her gün ölmektense bir gün ölelim gibi görüşler vardı, yönetim kurulu içinde de benzer görüşler vardı. TFF yönetimi; Fenerbahçe'nin suçlu olduğunu peşinen kabul etti. Daha sonra TFF yönetimi ile görüşmek istedik. Biz de gittik oraya, Aydınlar bizimle görüşmek istemedi. Göksel Gümüşdağ ve Lütfi Arıboğan ile görüştük ve dedik ki; iki aydır sürülmeyen leke kalmadı, bizim buramıza kadar geldi, bizi peşinen suçlu ilan ettiniz. Sonra da “Aman Fenerbahçe Süper Lig'de kalsın da, futbol ekonomisi ayakta kalsın. Fenerbahçe'nin nimetlerinden faydalanmaya devam edelim” diyeceksiniz. “En onurlu ve sağlıklı yol; bizi küme düşürün bir senede çıkarız bunu da geride bırakırız” dedik. Hem yazılı başvuru istiyorlar, hem taraftarın önüne atıyorlar. Dedik ki Sayın Arıboğan ve Gümüşdağ bize yardım edin, biz bunu kendimiz yapamayız; genel kurula gitmemiz gerekiyor. Ligler başlamış olacak. Hem başlayan, hem de sonraki ligi kaybediyor olacağız. TFF hukukçuları ile Fenerbahçe yöneticileri bir araya gelsinler; bir yol haritası çizsinler. Cuma saat 17.00 gibi kulüp temsilcileri ile TFF hukukçuları bir araya geldik. Bize halen pişkin pişkin yazılı başvuru yapmamız gerektiğini söylediler. Sayın Mehmet Helvacı'ya bunun mümkün olmadığını anlattık. Cumartesi günü; iki tarafın da yönetim kurulu toplantılarının ardından görüşecektik. TFF bir açıklama yaparak; onlar gibi süreçleri bilmiyoruz, kafamız çalışmıyormuş gibi yazılı başvurudan bahsetti. Şark kurnazlığı derken kast ettiğim konu buydu. 21 gün ceza aldım. Sizden yardım talep ettik. Kim samimi siz karar verin.
“CAS döneminde çok iyi avukat getirdiniz, ülke menfaatini bir türlü net açıklayamadınız, bunu açıklar mısınız?”
2 haftalık süre içinde başvuru yapmamız gerekiyordu. O süreye bayram rastlıyordu. Tatil olduğu için oyuncularımıza para vermede büyük sıkıntı yaşadık. Başka yerlerden ödeme yapmak zorunda kaldık. Yobo'yu 15 dakikayla imza attırabilirdik. CAS davamızı açtık; şike yaptık yapmadıkla alakalı bir dava değildi. Spor hukuku tarihinde olmayan bir hukuksuzluk yaşandı. Biz bu süreci deva ettik. Davamızda çok güçlüydük. Böyle bir dava gelmiyor spor hukuku tarihinde dedik. CAS davasını açınca biz kötü kişiler olduk. Bundan sonra mütemadiyen ikna edilmeye çalışıldık ya da baskı altına alındık geri çekmek için bu davayı. Aslında bu dava sadece Aydınlar yönetiminde değil, Aydınlar'dan sonra da devam etti. Hatta yeni yönetimde daha da şiddetlendi.
"CAS davası çekilirse, 2020 bize gelecekti"
Ekonomik atılımda 2023 hedeflerimiz var. Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmek de bir tanesi. Bir hedef de çok büyük bir uluslararası spor organizasyonuna ev sahipliği yapmaktı. 2020'ye odaklanıldı. Burada iki tane çok çok önemli organizasyon fırsatı vardı; ya Avrupa Şampiyonası ev sahipliği, ya da olimpiyat ev sahipliği. Keşke olsaydı. Bir gün olacaktır. Bunlar milyarlarca dolar yatırım gerektiren konulardı. O dönem ya bunu ya şunu seçin telkininde bulunuluyordu. Tam o dönem nasıl oldu, Şenes Erzik öncülüğünde Fenerbahçe Spor Kulübü'nün CAS davasını çektiği takdirde 2020 ev sahipliğinin bize geleceği inandırılmıştı. Ülke menfaati budur.
“UEFA cephesi ile ilgi görüşleriniz nelerdir? İkili oynadıklarını düşünüyor musunuz?”
UEFA parmağında oynattı TFF'yi. Bu şekilde topa girmesindeki unsurlar nelerdi. Bana sorarsınız oradaki kişilere (TFF); başkanı ketenpereye getirdiniz dedim, lisan bilmediği için dedim. UEFA'ya da çok yüklenmek istemiyorum , UEFA topa sokuldu. Sonra da, baktı ki her şeyi yaptırabiliyor, devam ettiler. Infantino'nun mektubu hukuki yükümlük getiren bir noktadır. Uefa'yı; bilerek bilmeyerek art niyetli yönlendirip Türkiye'ye getirip bu kararın alınmasını sağlamaktı. UEFA'ya dönüp; “Benim emniyetim, savcım, medyam, tüm kurullarım gerekeni yapıyor, sana ne oluyor da bana müfettişini yolluyorsun?” denilebilirdi. UEFA daha dik durabilseydi daha farklı olurdu. Pazarlık diye adlandırılan CAS davasının çekilmesi bir husustu, bu görüşmelerde konuyu etkilemiyordu. Bizim tavrımızda Fenerbahçe Başkanı kim olursa olsun, destelemek var. Biz işler kötü giderken; çıkıp gazetelere demeç veren bir mantalitede değiliz. Belli grupları yönlendirip takıma destek yerine köstek olanların kültüründen gelmiyoruz.
"TFF içinde birileri UEFA'nın..."
Bir Sion örneği verildi. UEFA topa giriyor. Sion, FIFA talimatına aykırı transferler yapıyor, sonra bunları uluslararası arenada kullanıyor. Bizim olayda daha fol yok, yumurta yok. Suçlu kim bilinmeden iddialar ve gazete haberleri üzerine karar veriliyor. Emenike'nin para sayması olayı mesela. Var mı böyle bir şey? Bu tarz şeyler, insanların zihninde yer edinmişti. Fenerbahçe bu şekilde çerez edildi. TFF müsaade etti bu duruma. Tutumları dik olsa, UEFA iç hukukumuza karışamazdı. UEFA dava istemez. Federasyonlarla davalık olmak istemezler. Baktılar ne desek dinliyorlar, bir genel sekreter mektubu ile takımı men ediyorlar, sonuna kadar götürdüler. Şimdiki TFF işi hafife aldı. Gidip hesap sormaları gerekiyordu bir daha olmasın diye. TFF içinde birileri UEFA'nın olaya dahil olmasına katkı sağladı.
"Telefonla konuşmuyoruz.."
3 temmuz davasında tapelerde isminin geçmemesi hakkındaki bir soruya da Koç, “Sadece benim değil, çok fazla yöneticinin tapesi yoktu. Son dönemde mecbur kalmayınca hiç konuşmuyoruz telefonla, o hale geldik. Benim neden tapem yoktu bilmiyorum, belki kayda değer bir tapem yoktu” şeklinde karşılık verdi.
Şike davasında adli süreçle ilgili görüşü de sorulan Koç, konuşmasında spor hukukundaki haksızlıklardan bahsettiğini ifade ederken, “Savunmalar verilmeden Fenerbahçe'nin hak etmediği cezaların verildiğini söyledim. Öncelikle bu dava çıkınca abandone olduk, çok düşündük ne oluyor diye, sonrasında baktık ki mansumane bir olay yok. Nasıl gizlilik ihlal edildi ve nasıl basın yasağı verilmedi? Bunların nedenini bilmeden bunu yapamam. Bu itibarsızlaşma ve bu muameleyi hak etmiyordu Fenerbahçe yönetimi” dedi.
"Aydınlar zarar verdi"
“Aydınlar Fenerbahçe'ye ve Türk futboluna zarar verdi mi?” sorusu sonrasında ise Aydınlar'a konuşmasında spor hukuku için bilgisiz, yetersiz, tecrübesiz dediğini ve kötü niyetli ifadesini kullanmadığını ifade eden Koç, “Aydınlar'ın Türk futboluna zarar verdiği düşüncesi benim düşüncem. Ben demeyi çok sevmem ama ‘biz' kelimesi çok az kullanıldı mesela Aydınlar'ın toplantısında. Ben yaptım dedi. Bazı Fenerbahçeliler'e göre ‘sütte leke var, Mehmet Ali bey'de yok'. Bunun doğru yorumunu yapacak olan sizlersiniz. Ama bence Aydınlar'ın hem Fenerbahçe hem Türk futboluna icraatları ve yönetim felsefesi çok zarar vermiştir” dedi.
Bit yeniği!
Bir soru üzerine, Cornu'nun 8 Kasım'daki ifadeleri sonrasında “bu işte bit yeniği vardı işte bu” dediklerini ifade eden Koç şöyle konuştu; “Bu işi götürenlere, ‘başkanı ketenpereye getirdiniz' dedik. Cornu'nun 8 Kasım'daki ifadeleri sonrasında, Emin Özkurt; ‘bekleyelim bunu başkana göstermeyecekler' dedi ve 10 gün bekledik. Bu açıklamayı ayın 18'inde gördüğünü söyledi kendisi de. Nasıl gördüğü de meçhul. Her şeyin üzerinde tuttuğunuz Cornu'dan böyle bir açıklama geliyor haberiniz yok. Bir TV kanalında Emin Özkurt'la, kendisi Lütfi Arıboğan, İlhan Helvacı konuştu. ‘Neden sizden saklandı belge' sorusuna Lütfü bey ‘genel evrağa takılmıştır' dedi, İlhan bey de ‘işler çok' gibi bir şeyler dedi. 90 saniye arayla olan bağlantılardı bunlar. Burada bile sıkıntı olduğu görülmüştür. Cornu'nun ifadeleri, UEFAnın olağandışı halleri konusunda bizim düşüncemizi ortaya çıkartmıştır”.