Açtı Ağzını Yumdu Gözünü!

Galatasaray ile yollarını ayrımasının ardından açıklama yapmayan Fatih Terim, basının karşısına çıktı.

A Milli Takım teknik direktörü Terim Tarabya Oteli'nde basının karşısına 15 dakika rötarlı çıktı ve açıklamalarına başladı. T

İşte açıklamalar;

Neden konuştu?

“Bu toplantıya çıkarken artıları eksileri tarttım, kolay olmadı, ancak başka platformda konuşacağımı da söyledim. Kimileri için susmam, kimileri için artık anlatmam yönünde görüşler olduğunu düşünüyorum. Doğal olarak ben Galatasaray'ı düşünmek ve zarar vermemek için ne kadar titiz davrandıysam, ben böyle davranırken gündemin hiç değişmediğini ve daha fazla üzüldüğümü yaralandığımı gördüm. Takdir edersiniz ki benim de değerlerim var ve kıymet verdiğim bir ailem var. Ve unutulmasın ki ben de düşünen, üzülen ve kırılan bir insanım”.

“Ne zaman konuşacak diye eleştirdiniz, açıklama yapıp gündemi değiştirmek, kişilere değil Galatasaray markasına zarar verir miyim diye endişe ettim. Ama bakıyorum ki sistematik şekilde sürdürülen itibarsızlaştırma çabasından Fatih Terim'e zarar veriyor mu diye düşünen kimse yok. Şuan konuşarak yanlış yapıyor olsam da, başkalarındansa kendimden, dilimden zarar gelsin bir kere de diye, bir nebze rahatlar ve rahatlarım diye konuşmaya karar verdim”.

Aysal'ın açıklamaları neden oldu!

“Divan Kurulu'nda konuşmak istediğimi deklare etmiştim, ancak bunu öne alma sebebim açık ve bariz, yoksa Divan Kurulu'nda sayın kurul yönetimine bir konuşma ricası yapacaktım ve kendileri kapalı oturumda, basın mensuplarının olmadığı ortamda Divan kurulu ağabeylerimiz, yönetimimizle bilgilendirme toplantısı gibi benim cephemden bu olaya bakış açım nasılsa dillendirmeyi düşünmüştüm. Ancak Sayın Aysal'ın bir gazeteci ile yaptığı televizyon programı beni daha fazla beklememeye mecbur kırdı”.

İddialar, servisler...

“Profesyonellikte kurumsallıkta bir karar alınır ve uygulanır sonunda da biter. Bizde öyle olmadı. Bittikten sonra herkes yoluna gider, bu da böyle olmadı. 1,5 aydır bu karar meşru kılacak, doğruluğunu kabul ettirecek onlarca söylemde iddiada hatta serviste bulunuldu. Kimsenin net olmadığını düşünüyorum. Şimdi sizin aracılığınızla sesleniyorum. Lütfen onlardan ricam haklı haksız suçlu suçsuz aracılığına girmeyin. 60 yaşındayım ve 40 yıldır tanıyıorsunuz beni. Beni bir kez olsun yüz yüze gelmeden de tanıyanlar var. Zor bir insan olabilirim kolayım da demedim, egolarım çoğu kimseden fazla da olabilir…”

"Benim kefem ağır basar!"

Ben hiçbir zaman değişmem, yerimden kımıldamam diye bir iddia da bulunmadım. Ailevi değerlere önem veren, yaşam biçimini değiştirmek için halen eğitim alan, Galatasaray kültürünü çoğu Galatasaraylıyım diyenden daha iyi özümsemiş birine Galatasaray değerlerine aykırı davrandı diyemezsiniz. Galatasaray'ın değerlerine olan bağlılık bir şekilde ölçülebilse, ya da bir terazi olsa inanın bana pek çok kişiden daha ağır basar benim kefem çünkü orada; yüreğimde Galatasaray'da yaşadıklarımın ağırlığı vardır. Onun için de ağır basar.

"Cevap verecek olmaktan utanıyorum"

zaten Galatasaraylı büyüklerimden şunu öğrendim; ben üyelerin hür iradesi ile seçtiği başkan ve yönetimi hedef gösterecek, suçlayacak, arkasından konuşacak bir eylem içinde bulunmamayı öğrendim. Ben, Galatasaray'da bu nedenle bir süredir hemen hemen her açıklamada ismimi geçirenlere, hak etmediğim ve yaşamadığım şeyleri yaşanmış gibi gösterenlere, yaşamadığım şeyleri, yapmadığım şeyleri veya olmayan şeyleri doğru gibi gösterenlere açıkçası cevap verecek olmaktan hicap duyuyorum, çok üzülüyorum.

"Galatasaraylılık her şeyi mubah görmek değildir. Ali Sami Yen'dir, Metin Oktay'dır"

Bu kulübün, Galatasaray Kulübü'nün bir divan üyesi olarak, biliyorum ki; Galatasaraylılık, başarılı olmak için, galip gelmek için her yola başvurmak, her şeyi mubah görmek değildir. Galatasaray, Ali Sami Yen dir, Metin Oktay'dır. Şimdi gelelim yaşadıklarımıza ki, bunu birazdan benim konuşmamdan sonra sizin de sorularınız ile açık açık konuşacağız ama yaşadıklarımıza da göz atalım.

"İletişim problemi yaşadık" "Velev ki biz dostuz..."

Sayın Ünal Aysal'ın da belirttiği gibi açık bir iletişim problemi yaşadık, bunu kabul ediyorum. Ben bu problemi hiçbir zaman da reddetmedim ama ben bu sorunu başkanla oturup konuşup birebir çözmek istedim.

Ben kapılar kapandıktan sonra, içeride geçen konuşmaları; internet sitelerinden sosyal medyadan okumayı tercih etmedim. Sayın Aysal'ın kendisi yayında da söyledi, ailevi görüşmelere olan yakınlıktan bahsetti. Velev ki biz dostuz, iletişim problemleri var. Hepimiz iyi biliyoruz ki, problem olmayan ilişki yoktur hayatta. Herkesin problemi olur. Biz bütün bunlara rağmen yine karşılıklı oturur yolları ayırırdık. Ben de başarılar dilerdim, eşyalarımı toplar çıkardım. Tam burada aklıma çok küçük bir anekdot geldi, çoğunuz da buna şahitsinizdir. Galatasaray'dan ikinci gidişimde rahmetli Özhan Canaydın'la oturup konuşmuştuk ve ben artık ayrılmam gerektiğini, istifa etmem gerektiğini söyledim. Teke tek oturduk, "ben bunu açıklayamam" dedi. Sayın başkanım ben açıklarım dedim, benim kulübün menfaati için gitmem gerekiyor dedim. Ben gelmem oraya dedi, koluna girdim hatırlarsınız, basın odasında sayın başkan yanımda otururken bunu açıkladım, üzüldü çok, kendim koluma girip arabaya bindirdim. Tam 10 sene geçmiş, bunu hiçbir yerde duydunuz mu? Allah gani gani rahmet eylesin”.

Gönderiliş biçimini topa tuttu: Galatasaray Kulübü bu değil

“Madem Galatasaray kültüründen değerlerden bahsediyoruz, antrenmanı bitirip teri soğumamış hocasına işinin son verildiğini basın yoluyla bildiren, Galatasaray markası ile yayın yapan ve hayal mahsulü bir anlaşmanın haberini veren kulüp televizyonumuz ve evime bildirimde bulunmak için noter gönderen bir anlayış… Benim 40 yıldır hatta daha öncesinden beri Galatasaray'da gördüğüm bir uygulama değildir. Bu benim hayatım boyunca rastladığım bir şey değildir. Galatasaray Kulübü bu değildir. Bu benim Galatasaray'da tanımadığım, bilmediğim, yaşamadığım bir davranış şeklidir. Ümit ederim benden sonra yerli yabancı kimse bunu yaşamaz. Çünkü bunu yaşatmak Galatasaray'a yakışmaz”.

Büyük gönderme: Telefon kayıtlarını mı göstereyim?

“Sonuçta ne telefon kayıtları kaldı ne olmayan yaşanmamış şeylerin anlatılması. Ne yapayım, ben de telefon kayıtlarını mı göstereyim? Yakışır mı bu bize, yakışık alır mı”?

Primin futbolcularla konuşulması, kutlanması vs. vs. vs...

Eleman meselesi, yönetim değişikliği Albayrak Dürüst'ün gitmesi, Mersin maçından sonra konuşulanlar, yeni hoca isimleri, maç öncesi primlerin futbolcuyla istişare edilmesi, yaşanılanlardan sonra geçmiş olsun demekten ziyade sadece futbolcuların kutlanıp emeği geçen kimsenin kutlanmaması ve daha neler neler.. Alt alta koysam liste çok uzar, vs.. vs.. vs.. Bunların herhangi birinden sonra benim yerimde kim olsa istifa ederdi, tam aksine ben 4. yıldızı takmadan gitmeyeceğim dedikçe her şeyin şiddeti arttı.

"Direneceğim" demiştim!

Sanırım geriye bakınca daha iyi anlıyorum bazı şeyleri; Antalya maçı sonrası açıklamalarının bir kez daha izlenmesinde yarar var. Maç sonrasında şunu diyorum net bir şekilde; ‘görevimin başında Galatasaray'ın içinden gönderilmek istensem de direneceğimden şüpheniz olmasın' dedim. Bir atıfta bulunulduğu için bunun bir kez daha izlenmesinden fayda var”.

"Hakkımı helal etmiyorum!"

“Her zor durumda bana ihtiyaç duyulan ve çağrıldığım her anda koşulsuz hiç sorgusuz elimi ve gövdemi taşın altına sokmaktan geri kalmadığım Galatasaray kulübünden bana yaşatılanlardan dolayı bazılarına hakkımı helal etmiyorum. Suçlu suçsuz haklı haksız aramak anlamsız. Bu güne kadar yapılanları Galatasaraylılar içine sindiriyor ve affediyorsa ben de ediyorum. Bu süreç içerisinde beni tanıyan daha da önemlisi hiç konuşmadığım halde beni anlayan, beni her türlü platformda destekleyen herkese sonsuz teşekkür ediyorum.

"Görevimin başındayken görüşülen, teklif edilen yabancı hocalar...."

Ardından Terim, gazetecilerden yazılı olarak aldığı sorulara yanıt vermeye başladı;

- TFF ile sözleşme imzalayacak mısınız?
“Mayıs ayına kadar milli takımın son 4 maçında olmaya, Türk futbolunun geleceğe taşınmasında tasarım yapmak ve dizayn etmek için bir söz verdim. Bu sözümün haricinde bir şey de yapmadım. Ne dediysem o var. Bundan sonraki kariyerim ailemi ve beni bağlıyor. Henüz yaşananların etkisi geçmeden herhangi bir şey yapmam söz konusu olabilir mi? Ya da buna fırsat veriliyor mu?

- 12 Nisan'da TFF ile görüştüğünüz anlaştığınız söyleniyor, doğru mu?
Söz konusu değil, iddia edenlerin bunu ispatlaması gerekiyor. Anlaşmadım ben ama ben görevimin başındayken görüşülen, teklif edilen yabancı hocaları neden sorgulamyoesunuz? Antalya maçı öncesi telefonda aldığım sesin, daha önceki aylarda kulağıma gelenlerin dili olsa da konuşsa. Keşke Türkçe konuşsa. Antalya maçı ve Beşiktaş maçının devre arasında 4. yıldızı takmadan gitmeyeceğimi ifade ettim, bu 12 Nisan'la uyuşmuyor.

- Milli, takım ve TFF ile görüşme şekliniz hep eleştirildi. Demirören'in evine gitmeniz, imza töreni vs. sürecin nasıl geliştiğini paylaşır mısınız?
Bu süreç benim hayatımda usul ve etik olarak her şeye uyduğum ve GS'nin zarar görmemesi için inanılmaz hassas davrandığım bir süreçtir. Tüm dengeleri gözettim ve hassas davrandığım bir süreç oldu. Sayın Aysal'dan izin almadan kahvaltıya gelmem dedim Demirören'e. İzin aldı ve bundan sonra gittim. Bu Aysal ile Demirören'in birinci telefonudur.Sayın Demirören ile yaptığımız kahvaltıda, yönetici arkadaşlarımız da vardı. Teklif kısmına gelindiğinde, "Sayın başkanım, benimle teklifi paylaşmadan, Sayın Aysal'dan teklif için de izin alın dedim. "hay hay" diyerek, odanın uzak köşesine gidip Sayın Aysal'ı aradı. Daha sonra bana döndü ve dedi ki; "Hocayla görüşmemize izin vermiştir". Bu telefondaki ikinci konuşmadır. Ben; "bana verdiğiniz teklifi Sayın Aysal'la paylaşacağım" diyerek kahvaltıdna ayrıldım.

Aysal ile buluşma


"Biz iki gün sonra Sayın Aysal'la buluştuk. Florya'da basın mensupları bekliyordu. Ben bu görevi kabul etmem halinde federasyondan para almayacağımı belirttim ancak kurallar gereği, federasyonun bir para vermesi gerektiğini ben de bu paranın bir hayır kurumundan verilmesinden yana olduğumu belirttim. Bu konuşmamız da Sayın Aysal ile Demirören'i ilgilendiren 3. bölümdür. Bu da 3. telefondur. Yanımdan aradı Florya'dan. Bunların hepsini Sayın Aysal'ın oluruyla, izin vermesiyle yaptık. Çünkü benim yanımdan telefon açarak 4 maç artı danışmanlık teklifi, Sayın Aysal ile Sayın Demirören'in konuştuğu 3. telefon konuşmasıdır.

"Çok yaralandım"

"Bu arada, ikinci konuşmada, ben diğer yöneticiler ile otururuken salonun diğer başında beni çok yaralayan bir olay olduğu için bir iki kelime emek istiyorum. Sayın Demirören, "Hocamıza Mayıs ayına kadar 4 maç artı danışmanlık için izin veriyor musunuz?" diyor; koskoca Galatasaray Kulübü'nün başkanının verdiği cevaba bakın: "Ne demek, isterseniz Ocak ayında verelim, yalnız 2-3 hafta önce haber verin" Bu beni çok yaraladı. Demek ki vazgeçmeye ne kadar hazır, ne kadar istekli artı bundan da emin. "2-3 hafta önce haber ver" ne demek. Bundean emin olmak başka; istekli olmak başka, vazgeçmeye hazır olmak başka, bir de emin. Demek ki, bildiği bir şey varmış. Ben etik değerlere ve usule aykırı hiçbir şey yapmadım. Ben, çalıştığım tüm başkanlarla; gerek milli takımda, gerek başka kulüplerde, kimi zaman teknede, Boğaz'da 5 yıldızlı bir otelde, kimi zaman da evde görüştüm. Kurumda bu işler görüşülemez mi, artık işler böyle dönmüyor maalesef genelde böyle davranılıyor. Başkanlar yöneticiler nereye gel dediyse oraya gittik. Boğaz olur, otel olur ev olur tekne olur samimiyet bunun belirlenmesinde önemli, kurumun bünyesinde daha mı iyi olurdu, olabilir.

"Bu bir komplo ise.."

"Geçelim imza törenine; teklifin geldiği ilk andan itibaren onaysız, izinsiz tek adım atmamışken, işin özü değil de süsü mü rahatsızlık verdi. İşin özü değil süsü vermiş rahatsızlık. İmza atılan kağıdı gösterdi Sayın Demirören imza töreninde. Koskoca Galatasaray Kulubü, bırakın fedrasyonu kendi hocasının dediğine güvenmek yerine o kağıdın peşine düştü, daha uğradım haksızlığı nasıl ifade edeyim ki ama söylendiği gibi bu teklif ve sonrasında yaşananlar eğer Galatasaray'ı durdumak için bir komplo ise; bu komplonun kolaylaştırıcı etkeni, ekmeğine yap süreni ne yazık ki çok uzakta değil ama ben değilim. Sanıyorum açıklayıcı oldu.

Galatasaray ile olan sözleşme uzatma süreci

- "Galatasaray'ın 3 Eylül'de yaptığı uzatma teklifine niye olumsuz yanıt vermediniz?"
Olağanüstü kongre kararı aldı Sayın başkan ve bir değişikliğe gideceğini benimle çalışmak istediğini söyledi. Sayın Aysal bunu her zaman ifade etti. Biz de peki o halde genel kurul sonrası hallederiz diye sözleştik, hepiniz de yazdınız. Hatırladığım kadarıyle genel kurul geçti, bu ara biz sezon başına gittik o geçti, Emirates geçti, Kayseri'ye gidip Süper Kupa'yı aldık o geçti, derken lig başladı. Bu zaman zarfında tek rahatsızlık yok, mukavelemin bir kez bile gündeme geldiği yok. Hiç kimsede de rahatsızlık yok. Ne zaman milli takım için o süs imzayı attık, birdenbire olaylar başka bir hal almaya başladı. Bir de milli takımdaki taktik kampına çıktığımız ilk zaman müthiş bir panik oldu. Bir arkadaş geldi, "Hayırlısı olsun iki sene uzatma kararı almışsınız" dedi. Ben bunu Galatasaray'ın resmi internet sitesinden öğreniyorum. Kimse beni bilgilendirmiyor, resmi site imzaladı diye yazdı sonradan değiştirildi. Bunlar taesadüf sanıyor. Bu haberler olduktan sonra hakikaten şaşırdım; o ana kadar hiçbir şey yok. 10 gün geçti. 3-13 arası bana getirilen bir sözleşme var mı? Bana getirilen bir öneri var mı? Bu konuyla igili bilgi var mı? Olmayan şeyleri olmuş gibi göstermeyi becerenler, böyle bir konuda destan yazmazlar mıydı? Onun için zaten buna gerek yoktu esasında. Başkanla karşılıklı bir söz vardı ortada, zaten yeterdi o. Sizce sebebi nedir? Bence sebep camia ve taraftar baskısydı. Benim durumumda olsanız ne hissedersiniz, empati yapın.

"Ben imzayı 1974'te attım"

Basına gönderilem SMS'leri, doğrudan oyuncu ile yapılan görüşmelere vs vs. Kapalı kapılar ardında arkanızdan söylenenlere, başka hocalarla görüşmelere, çıkan isimlere göz yummuşsunuz... Tamam profesyoneliz, Metin Oktayız, Ali Sami Yen ruhuyuz. Çok samimi söylüyorum rahmetliler bile bunları yaşasa isyan ederdi, emin olun. Pek çok kişinin bana katılmadığı olabilir, buna rağmen ben kimseye zarar vermek istemedim. 4. yıldızı takmadan gitmem diye ısrar ettim. Antalya maçına atfen, "beni başkanla karşı karşıya getirmeyin, ben imzayı 1974'te attım üzerinde ne vardı; bakmadım" dedim. Grilik yok benim dediklerimde.

"Birinci günden haysiyeti kırılan benim!"

Göreve gelirken sayın Dürüst, Aysal ve ben 3 senelik mukavele imzaladık. Ve nasıl geldiğimi biliyorsunuz. Herkesin isteği, konsensus sağlanarak, lütfen Galatasaray'ı yerde bırakamazsın dendiği bir ortamda. Boşa attık geldik. 24 saat geçmeden evime gönderilen yönetici hoşgeldin boşgeldin derken, görev bölümü yapmaya, hasarı tespit etmeye çalışıyoruz. Yönetici; üzülerek sıkılarak sözleşmeyi başkanın 'her yıl başarılı olmak şartıyla birer seneliğe' döndürmek istediğini söyledi. Haysiyeti kırılan biri varsa benim. Benim nasıl tepki verdiğimi söylemeyeceğim. Birinci günden haysiyeti kırılan biri varsa benim. Bir gün bile çıkıp tek kelime söylemedim. Sözleşme problemi, 1. günden başlamış. Konuşmamam tek sebebi; Galatasaray etiğine, Galatasaray değerlerine bağlılığımdan.

"Kılıf bulmaya çalışıyorlardı!"

-Lütfi Arıboğan'ın bir gün önce sizi aradığı ve görevinize son verileceğini söylendiği doğru mu?
Benim hatırladığım kadarıyla yönetim kurulu toplandı karar alındı. Bu doğruysa demek ki yönetim kurulu kararı ile değil bir kişinin isteğiyle yolladılar. Umarım öyle değildir. Öyleyse ben şahsen o yönetim kurulunda olmak istemezdim. Tabi bu açıklama yapıldıysa.
Başkan aradı ulaşamadı, konsantrasyon kaybı vardı yoktu. Mesele bu değil. İstenmeyen bir durum vardı, mesele kılıf bulunmaya çalışılıyordu şartlar o zaman oldu.

"Yazıklar olsun!"

Telefonlara çıkmadığımız, mesajlara dönmediğimiz, Galatasaray değerlerine aykırı olduğu için kararın alındığı söyleniyor. Sonrasında konsantrasyon eksiliği olduğunu söylendi. Gönderilme gerekçemin net anlaşıldığını daha sanmıyorum. Sebebin ne olduğununda da hemfikir olunduğunu düşünmüyorum. Alınmak istenen bir karar vardı. Nedenler sıralanıyor. Kimse benimle çalışmak zorunda değil ama sebep yaratmaya çalışmak, hak etmediğim iddiaları servis etmek yakışmıyor. Dahası asıl bunlar haysiyet kırıcı. SMS kayıtlarının gazeteciye servis edilmesi haysiyet kırıcı.

6-1 yenildiğiniz maç sonrası çıkacağınız Beşiktaş maçı için prim pazarlığı yapmak haysiyet kırıcı. Alnının akıyla 2 yıl şampiyon olmuş, başarılar yaşatmış hocanızı değerlerinden vurmak yanlış, haysiyet kırıcı. Ne yapalım; telefon kayıtlarını mı açalım biz de? Son SMSs ne zaman onu söyleyeyim öyle mi? Bu benim tarzım değil. Yakışır mı bize? Galatasaraylı'lığa da yakışmaz.

Önemsediğim başka konu var. Konsantrasyon kaybı bahane ediliyor. Başka bir şey söyleye zoruma gitmezdi. Aşk olsun hatta yazıklar olsun.

Namağlup takım bıraktım. Derbiyi kazanmış dışarıda. 3 tane önemli deplasmanları da atlatmış bıraktım ben. Yani ilk maçlarda alınan skorlar üzerinden mi beni yargılayacak veya değerlendireceksiniz? Benim emeğimi böyle sorgulayacaksın. Başarı varsa varsın, başarı yoksa yoksun. Ne diyeyim yazık, hakikaten yazık. O zaman Şampiyonlar Ligi'ni hatırlayalım geçen sene. 3 maçta 1 puan, 6 maçta 10 puan.

"Başarılardan sonra da telefonu kapattım"

Madem bu kadar açık konuşuyoruz söyleyelim. Ben sadece başarısızlıktan sonra değil çok büyük başarılardan sonra da telefonumu kapattım. Şampiyonluk sonrası kapattım. İçinizde bazılarınız da o gün kapatılır mı diye sordu.

6-1'lik yenilgi beni çok üzmüş olamaz mı, travma geçiyor olamaz mıyım? Karımla ailemle görüşmüyorken herkese kapatamaz mıyım? Bu mudur yani? Ben de bir insanım. Gelecek olan telefonlar üzülme sen bize lazımsın diyecek aileme bile kapattım. Evime bile gitmedim. Yani buralardan bahsederken telefona çıktı çıkmadı, cevap verdi vermedi yakışıksız.

İstemediği transferler yapıldı mı?

- Çalıştığınız sürede transferlerle ilgili sıkıntı olduğu konuşuldu. Sizin istemediğiniz oyuncular alındığı söylendi. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Ben ekonomist değilim ama gelir gider dengesini bilen ve Galatasaray'ın menfaatlerini pek çok profesyonelden daha fazla önemseyen biriyim. Transfere ihtiyaçlar, vereceği fayda, maliyet açısından baktım. Takım içi denge, oyun sistemine nasıl uyacağı gibi birçok unsur var.
İsim isim vermek doğru değil içinize siner sinmez, hep beraber Galatasaray'a faydalı olsun diye transferleri yaptık.

"Para için değil onur ve haysiyetleri için oynamalı"

- Prim için aradığınız size ulaşamadığı söylendi.
Maç öncesi antrenmanda Lütfi Arıboğan bana geldi, saha kenarına geçti oturduk. Başkanın prim ile ilgili sözleri söylendi. Başkan 'Antalya'ya gideceğim, isterse havaalına giderken isterse uğrarım' demiş. Başkan Antalya'ya gitsin, ben gerekirse kendisini ararım dedim. Prim mevzusunu isterse sonra konuşalım. Ya Lütfi yarın Beşiktaş maçı var, bir maç kaybetmişiz. Bu maç sonrası para için değil onur ve haysiyetleri için oynamalı. Sonra isteriz, istemesek de gereken yapılır dedim.

Maçtan bir gün önce moral yemeği esnasında başkan bana ulaşamıyor. Yardımcılarıma da ulaşamıyor ki bir futbolcuyu arıyor, kaptan olmayan. Prim pazarlığı yapıyorlar ve benim haberim yok. Maç günü yaşadıklarımızı biliyorsunuz.

Galatasaray'da siz hatırlıyor musunuz maç sonrası böyle bir deklare. Oyuncular tebrik ediliyor emeği geçen kimse tebrik edilmiyor. Biz de orada koridorda 80 bin kişinin içinde canımızı düşünüyoruz. Bu sırada haber geliyor Galatasaray Başkanı böyle bir teklare yayınladı. Olun ya, 30 saniye Fatih Terim olun. Galatasaray'ın tarihinde de bu türk deklarasyonlar tek türktür. Oyuncularımıza, yöneticilerimize, teknik heyetimize ve emeği geçenelere teşekkür ediyoruz denir. Ertesi gün öğreniyorum prim meselesini. Soruyorum; kurumsallık bu mudur?

"Pişmanlık duymam"

- Tüm bunlar Galatasaray'da olduğunuz sürece çalkantılı gümdemler gündemi meşgul etmiş. 2 yıl şampiyonluk ve Süper Kupa hedeiye ettiniz. Bunu nasıl başardınız?
Cevabı sorunun içinde saklı. Evet 2,5 senede pek çok şeye rağmen başarılar geldi. Bundan 2 kat gurur duyarım, pişmanlık duymam.

“Geri dönerim”

Galatasaray'a tekrar döner misiniz?
Hayat bu, neden olmasın.

5 ay önce tanımıyorum, güvenmiyorum dediğiniz TFF'yle 5 ay sonra çalışmanızı sağlayan en büyük etken neydi? Yabancı sınırlaması konundaki görüşünüz değişti mi?
simler yazıyor, en çok bu isimler beni tanır sanıyordum ama artık kimi tanıyıp tanımadığımızı bu süreçte bakmamız lazımmış. Sistem ve kurallarla karşı görüşüm belli, hiç değişmedi. Milli takım için taşın altına elini sokmaktan bahsediyoruz Türk futbolu ve ülke başarısı için herkes bir araya gelebilir, gelmelidir de. Kimsenin derdinin milli takımı çalıştırmamla olduğunu sanmıyorum. Eğer böyle bir derdi olan varsa ülke adına, ülke geleceği adına da çok üzülürüm. Durum bundan ibarettir, aynı şeyleri savunuyorum. Yabancı sınırlamasında da o platformda konuşup, görüşümü ileteceğim. Bunun için geldik zaten”.

Milli takımdan teklif gelmeseydi, yine de ayrılmış olur muydunuz?
Bence evet. Hele hele şu yaşananları görünce buna daha çok inanıyorum.

Aysal'la ayrılık sonrası görüştünüz mü ?
Hayır

G.Saray'dan başarısız olduğunuz için mi gönderildiniz?
Buna değişik bir şey söyleyeyim aynısı olmasın; el insaf.

“İçime sindirmedim”

Yönetim değişikliği için yapılan genel kurulda, Florya'dan çıkmayan iki isim yönetimde yoktu (Ali Dürüst ve Abdulrahim Albayrak). Bu iki ismin yeni listede olmadığını öğrenince ne yaptınız?
Bu konuda ne o zaman ne bugün görüşümü söylemem doğru değil. Ben atanmış biriyim, onlar seçilmiş kişiler. Seçen kişilerin tercihidir. Ancak elbette ki içime sindirmiş değilim. Dostlukları, değerleri, hayatımdaki yerleri apayrı. Eksikliklerini her zaman hissettim. Varlıklarıyla da çok mutlu oldum. Bu vesile ile kendilerine, şahsım ve Galatasaray'a kattıkları ve Galatasaraylılıkları için çok teşekkür ederim.

Sneijder konusu

Sneijder'le yıldızınız barışmadığı ve istemediğiniz söyleniyor, doğru mu?
Benim şahsi ne problemim olabilir ki hele ki 18 ve 35 yaş arası profilden bahsederken ne sorunum olabilir? Sneijder özelinde değil, biz takım için denge, maliyet, form, karakter bir çok şeyi izliyoruz transfer için. Gerekirse listeden bir değil 13 defa da dönüş yaparız. Birkaç isim de söyleyelim isterseniz? Verirken 5 kişi veriyoruz, zaman zaman 4.'sü zaman zaman 1'si alınıyor, zaman zaman da listede olmayan biri işimize gelirse alınır. Ama son saniyeye kadar kulübe ekonomik olarak katkısı hangisi çok olacak diye ince eler sık dokuruz. Esasında bu listede vardı yoktu meselesi değil, basına da Sniejder'in yüzüne de ne düşündüğümü söyledim. ‘Ben hocaya sordum olur' sonra. Bu ihtiyaçlar ve geri dönüş meselesidir, bu çok önemlidir. Sneijder'le hiçbir sorunum olmadı. Zaman zaman her oyuncuyla olur. Oyuncularımıza bir sıkıntı olunca burada olduğumuzu söyledik sadece, o da oyuncularımdan birisi.

- Galatasaray Kulübü, 4. Yıldız takılırsa sizin davet edileceğnizi açıkladı, bu davete gider misiniz?
Böyle bir açıklama var mı, ben görmedim. Kişiler kırılıp Galatasaray'a arkamı döneceğime sananlara rağmen giderim. Dün de söylediğim gibi aslolan Galatasaray'dır.

- Milli takım teknik direktörü olarak FB- GS maçına gidecek misiniz?
Statta izleme ihtiyacı duyarsam giderim.

- Yönetimle yaşanan süreçte bazı futbolcuların sizi yönetime şikayet ettiği doğru mu?
Duyum oldu ama inanmak istemedim, ben çocuklarıma oyuncularıma her zamana güvendim. Çünkü bir sürü bilgi kirliliği oluyor.

- Sizce yöneticiler neden tesislerde olmaya bu denli hevesli ?
Bilmiyorum, bilen varsa anlatsın. .

- G.Saray'dan 4. yıldızı takmadan gitmem dediniz, milli takım için böyle bir hedefiniz var mı?
Allah nasip ederse, Türk insanının gurur duyacağı bir takım ortaya koymak. Ümit ederim en önemli şey budur. Gurur duyulacak bir takım olursa onlar da gereğini yapar. Vaat edeceğim ancak bu olabilir.

Son söz eli kalbinde Galatasaray taraftarına..

Geldiğiniz için çok teşekkür ederim. Pek çok konuya yanıt verdim. Herkese katılım için teşekkür ederim. Son sözüm; beni ben yapan Fatih Terim'i imprator diye bağrına basan, iyi günümüzde de kötü günümüzde de daima yanımızda olan muhteşem Galatasaray taraftarına. Ne sizden ne de Galatasaray'dan ayrılmadım. Ben ne sizi ne Galatasaray'ı bırakmadım, bırakmam. Şimdi elimi kalbime koyuyorum, Galatasaray taraftarına benim için yaptıkları için sonsuz teşekkür ederim. 40 yıl içinde hakkım varsa Galatasaray'a Galatasaray taraftarına helal ediyorum. Siz de hakkınız bana helal edin, teşkkür ediyorum, iyi günler diliyorum.

Bakmadan Geçme