Yusuf EROĞLU

FUTBOL'UN SİHRİ ve KOŞMAK!

Yusuf EROĞLU

Hep futbol konuşuyoruz. Atıyor tutuyoruz. Niye koşmuyor? Ya da boşuna koşuyor. Koşmak şart mı? Gibi eleştirileri sıralıyoruz. Futbol oyununun görüntüsünü bozan, geriye yapılan ve seyirciyi bıktıran paslar. Vakit çalmalar. Doğrusu nedir? Çok koşmak mı? Çok pas yapmak mı? Geliniz, futbolu ,bilimsel olarak ,bir de bizim kalemimizden dinleyiniz.. Ne dersiniz?

Futbolun sihri, topun oyunda kaldığı anlardır. Bu süreyi uzatmalıyız. Ama oyunu soğutma adına, o kadar fazla yeni taktikler gelişiyor ki, topun oyunda kaldığı süre azalıyor. Bu da seyircinin seyir zevkinden çalmak oluyor aslında. Kulüplerimiz;” seyirci sayısı azalıyor. Hâsılatlar düşüyor, diye serzenişte bulunuyorlar”. Tabi ki azalır. Siz seyir zevkini, boş uğraşlarla akamete uğratırsanız, al ileri ver geri yaparsanız, gün gelir müşteri bulamazsınız. Nerede kalmıştık? Futbolun sihri, topun oyunda kaldığı anlardır demiştik. Topun bizde kalma süresi arttıktan sonra, topun hızının da arttırılması gerekiyor. Sadece topun sizde kalması yeterli olmamaktadır. Tüm antrenörler topun hızlı kullanılmasını isterler. Oyuncuların bunu yapması da bir süreçtir. Meziyettir. Uzun çalışmalar sonucunda elde edilmektedir."Topu tutuyorsun da ne oluyor?" şeklinde düşünceler var. Topu ayağında tutarsan bunun üzerine her şeyi inşa edebilirsin.” Nasıl efektif olabiliriz “diye topu tutmadan düşünemeyiz. Oyunun ana yeri de burasıdır. Oyun, ne kadar sonuca yönelik bir hal alsa da, futbolun özü topu kullanabilmektir. Her takım, futbolu bunun üzerine inşa etmelidir. Önce topu tutmalı, sonra onun kalitesini nasıl arttırırız diye düşünmelidir.

Elbette futbol koşmak değil.. Futbol tabii ki koşmak değil ama koşmadan da oynayamıyorsunuz. 15-20 dakika oynarsanız. Bunun sonunda rakibiniz yavaş, yavaş topu sizden alır. Tekniğiniz de bir anlam teşkil etmez. Futbol koşmak değil ama koşmakla başlar. Futbol bilinmezlerle dolu bir oyun. Artık bir iki kişi takımın yükünü üstlenmiyor. Takımdaki yük dağılımı eşit hale gelmeye başladı. Yük dağılımı eşit olmayınca, diğer taraflarda kopmalar başlıyor. Çoğu zaman, çok doğru işler yaparsınız ama topun canı istemez ve girmez. Bu durumlar istisnadır. Kafaya takmamak gerekir. Topu tut, sonra gücün varsa kaliteyi üstüne ekle. Futbol tabii ki, tamamen koşmak değildir ama önce koşmaktır. Total koşu çok önemlidir. En önemlisi bu. . Koşu ile kastımız, toplam koşu ile o takımların seviyesine yükselmek. Önce bunu yapalım. Sonra bunun üzerine taktik ve tekniği inşa edelim. Esas vurucu yer, oyuncularımızın ne kadar hızlı olduğudur. Artık "Futbol koşmak mı?" dememeliyiz. Xavi Alonso, dünyanın en iyilerinden biri. O 13 km. koşuyor. Sonra futbol koşmak mı diyorlar. Biraz daha akıllıca düşünelim. Topa hükmetmek bir meziyettir. Koşmakla bunu, tekniği, hükmetmeyi bir araya getiremezseniz, sonuç alamazsınız. Daum Türkiye’ye geldiği ilk yıllarda, üst üste şampiyonluklar kazanmış yeni bir ekol yaratmıştı. Hiç unutmayız, yaptığı açıklamada aynen şöyle demişti,”Deli danalar gibi koşan on adam”.Evet. Daum bu meseleyi yıllar önce keşfetmişti.

Tabidir ki, bu uygulamayı yapacak kabiliyette futbolculara sahip olmalısınız. Yani koşmakla tekniği bira arada yoğuran, nakış gibi işleyen ekipten bahsediyoruz. Fenerbahçeli Alex’i düşünün. Koşmuyor denilen bu süper zekâ futbolcu, on, on iki kilometre koşuyor. Ve topu çok iyi kullanıyordu.Mr.Duracell denilen FB Kuyt da,buna çok güzel bir örnektir.

Sonuçta, her branşta, her sektörde olduğu gibi, insan unsuru ön plana çıkmaktadır. Siz ne yaparsanız yapın, her şey oyuncuda başlar ve biter. Oyuncu yapmak istemeli, isterken de becerisi olmalı. Futbol; çok bilinmeyenli denklem gibi görünse de, aklını kullanan, zekâsı ile fizik gücünü birleştirenler için çözümü çok kolay oluyor. Sağlıcakla kalınız.

Yazarın Diğer Yazıları