Yunus DİLBER

PARAYLA BAŞARI SATIN ALMAK!

Yunus DİLBER

Bu yıl Londra'nın ev sahipliğinde gerçekleşen Dünya Atletizm Şampiyonası, ülke kamuoyunda "devşirme sporcular" adıyla bilinen meseleyi bir kez daha gündeme getirdi. Fakat yapılan tartışmalara baktığımızda konunun son derece yüzeysel bir şekilde ele alındığını görüyoruz. Dahası, problemin adı bile doğru konabilmiş değil. Zira devşirme kavramı, esasında çok başka bir şeyi ifade ediyor.

Kıt tarih bilgimle konuşacak olursam devşirme sözcüğü, Osmanlı zamanında fethedilen topraklardaki yetenekli çocukların bulunup eğitilerek devlete kazandırılmasının adıdır. Dolayısıyla 20'li yaşlarda para karşılığında vatandaşlığınıza geçirdiğiniz bir sporcuya devşirme diyemezsiniz. Bunun lügattaki karşılığı transferdir.

Sporcu transferiyse yalnızca Türkiye'ye has bir durum değil. Ne var ki bu, uygulamanın fikriyatta çok mantıklı ve doğru olduğu anlamına da gelmiyor. Eğer meseleye milliyetçi perspektiften yaklaşacaksak 20 küsur yaşında vatandaşlık verdiğiniz bir sporcunun elde ettiği bir başarının ulusal bağlamda hiçbir anlamı yok. Çünkü bu sporcunun gelişiminde sizin ülke olarak herhangi bir dahliniz olmamıştır ve yaptığınız şey, sadece başarıyı satın almaktır. Buna mukabil olarak küçük yaşlarda vatandaşlığa aldığınız bir sporcunun sizin sisteminiz içinde gelişerek başarılı olması, zaten devşirme kavramıyla kastedilen şeyin özüdür ki bu da ziyadesiyle kıymetli bir hadisedir.

Tüm bunların dışında sporcu transferi, kimi zaman bir strateji olarak da kullanılabilir. Örneğin herhangi bir spor dalı ülkenizde yeterli ilgiyi görmüyorsa bu branşta büyük başarılar elde etmiş bir sporcuyu transfer ederek zaten var olan ama bir türlü gün yüzüne çıkmayan potansiyelinizi harekete geçiribilirsiniz. Nitekim spor tarihimizde de Naim Süleymanoğlu'nun şahsında bunun çok güzel bir örneği mevcuttur. 

Meseleyi Türkiye özelinde ele aldığımızdaysa federasyonların yalnızca günü kurtarma maksadıyla sporcu transferine yöneldiklerini görüyoruz. Zira memleketteki hakim mediyokratik düzen, sporcu yetişmesine olanak tanımıyor. Bu düzeni değiştirmesi gerekenlerse sağ olsunlar, böyle hülyalara(!) hiç kapılmıyor. Sonuç olarak da ortaya herkesin iş yapıyor gibi görünerek devamlı birbirini kandırdığı bir sistemsizlik çıkıyor.

Velhasıl, yabancı kökenli sporcuların Türk bayrağı altında yarıştırılmasını konuşurken sorunu iyi özümsemek ve eleştirileri de doğru odaklara yönlendirmek lazım. Aksi hâlde yapılan iş, fikri mastürbasyondan öteye geçmiyor.

Yazarın Diğer Yazıları