Aslında beklenen bir cezaydı.
Yaklaşık 2 ay önce Ağustos ayında paylaştığımız 12 puan silme cezası, nihayetinde Y.Malatyaspor maçı öncesinde açıklanarak resmen uygulandı.
Serdar Gürler’in satışından dolayı Fransız kulübüne geçmişte ödenmeyen yetiştirme bedelinin yanı sıra, Bilica’nın da alacaklarının zamanında ödenmemesi nedeniyle silinen toplam 12 puan; Elazığspor’u bir anda puan cetvelinin dibine itti.
Şu ana kadar FIFA’da yabancı oyuncu ve teknik adamlardan dolayı bekleyen 26 dosyanın yaklaşık 11 milyon Euro bedeli; Elazığspor’un geleceğiyle ilgili önümüze karamsar bir tablo getiriyor ne yazık ki…
En yakın görülen bir başka tehlike de, bu kez Deniz Yılmaz’ın yetiştiği Mainz kulübüyle yaşanıyor.
Bu oyuncunun da satışından dolayı geçmişte ödenmeyen 303 bin Euro yetiştirme bedeli, mevcut yönetimin FSV Mainz 05 kulübünün kapısının defalarca çalmasına rağmen, bir türlü çözülemedi.
Bir başka yakın tehlike de; Pape Habib Sow’dan bekleniyor.
Bu nedenle gelebilecek yeni bir ceza; 50 yıllık şanlı Elazığspor kulübünün kapısına maalesef kilit astırır.
*** *** ***
90’lı yılların sonlarında, yine bir Malatya-Elazığ maçı öncesinde o günün il yöneticileriyle birlikte Malatya’daydık.
Malatya’nın girişindeki bölge Trafik müdürlüğü binasında gerçekleşen toplantıda ben de bir konuşma yapmış ve şunları söylemiştim:
“Biz bir Elma’nın yarısıyız. Elazığ’ın EL’i, Malatya’nın MA’sı; ELMA…
Bu Elma’nın içerisine zaman zaman kurtlar girebilir. Onları temizleyip o kurtların Elma’nın tamamını kemirmesine müsaade etmezsek şayet; amacımıza ulaşmış oluruz”
Yine geçmişte Elazığ-Malatya tarihinde bir ilk olarak, o günkü Elazığspor başkanı Mehmet Güngör’ü ve Malatyaspor başkanını Elazığ’daki maçtan bir gün önce kanal e canlı yayınında konuk etmiş ve dostluk adına verilen mesajlar vermiştik.
3-0 mağlup ettiğimiz maçta Elazığspor ve Malatyaspor taraftarlarının dolu tribünlerdeki dostluk sloganları halâ kulaklarımdadır.
Sonrasında Malatyaspor’un kapanma noktasına giden serüveniyle, geçen sezona kadar karşı karşıya gelmemiştik.
18 Ağustos’da ilimizdeki menfur terör saldırısı sonrasında kan vermek için koşarak Elazığ’a gelen Malatyalılar, maçlarını oynadıkları stadyumlarında “Geçmiş olsun Elazığ’ım” pankartıyla da gönüllerimizi kazanmışlardı.
Karşılıklı atılan dostluk adımlarının sonucunda yıllar sonra kaldırılan deplasman seyircisi yasağıyla tüm Türkiye’ye verilecek çok önemli mesajlar için, öğlen saatlerinde oynadığımız “Elazığ-Malatya şöhretler karması” maçının ardından, saatler öncesinde stadyumdaydık.
2 bin kişinin hiç susmadan destek vererek ölü toprağı serpilmiş futbolcuları ayağa kaldırıp “12. adam” rolünü üstlendiği Giresunspor maçı aklıma geldi o an…
Yaklaşık 5-6 bin kişinin olduğu Y.Malatyaspor maçında isteseydik neler yapmazdık ki?..
Tribünlerde başlayan demode sloganların ardından, küfürlerle devam eden karşılıklı sataşmaların; bizlere yine rahat bir maç izlettirilmeyeceği yönündeydi.
Maça gelen sağduyulu ve takımının kazanmasını isteyenlerin yanında; küfür edip, egosunu tatmin etmek isteyen Elma kurtları da görev başındaydılar Elazığ ve Malatya tribünlerinde…
Ortamı gerdiler, tribünleri gerdiler, futbolcuları gerdiler…
Gerdiler de gerdiler!..
*** *** ***
Tıpkı Elazığspor’un geçen sezon yabancı oyuncuda yakaladığı tam isabet transferlerinin aynısını bu sezon gerçekleştiren Y.Malatyaspor; 5 yabancısının sürüklediği kadrosuyla ve oyun anlayışıyla zirveyi hak ettiğini Elazığ’da da gösterdi.
3. bölgede siyahî oyuncuların teknik özelliklerini öne çıkartıp ayağa paslarla merkezden Elazığspor kalesini yoklamaları, daha maçın başından itibaren kaleci Serdar’a zor anlar yaşattı.
Orta alan üstünlüğünü özellikle ilk yarıda ele geçiren Y.Malatyaspor karşısında Elazığspor’lu oyuncuların telaşlı ve panik yapan futbolu göze hoş gelmezken, rakibin; kazanılan toplarda orta alanı çabuk geçip, aynı çabuklukla hücuma destek verilmesini de hayranlıkla izledik.
Ceza alanı yayı üzerinden Pereira tarafından kaleye gönderilen şutta, kaleci Serdar’ın sektirmesiyle havalanan topa yetişip kafayla dokunan Amutu’nun golü aslında çabukluğunun eseri oldu.
Devre tamamlanacakken Ömer’le kazanılan gol Elazığspor’u 2. yarıya daha moralli çıkartırken, orta alan üstünlüğünü bu kez yakalamamıza rağmen hücumsal zenginliğimiz olmayınca, pozisyonlar olgunlaşmadan sona erdi.
57. dakikada 10 kişi kalan rakibe karşı sayısal üstünlüğü olan Elazığspor, Hakan Bilgiç gibi önemli bir oyuncusunu da savunmanın sağına çekerek hücum anlamında da yetersiz kaldı.
Haftalardır oynamayan Berk’den medet uman Ogün Temizkanoğlu, tam zamanı denilerek o dakikalarda oynaması gereken Ümit ve Lamjed dururken 87. dakikada bu kez Mesut’u kurtarıcı olarak sahaya sürmesini de fazlasıyla yadırgadık.
10 kişi kalmasına rağmen Sinan’ı oyuna alarak kazanmak istediği her halinden belli olan İrfan Buz’a karşılık, ofansif özellikli oyuncularını kenarda tutan ve 3. oyuncu değişikliği hakkını kullanmayan Ogün Temizkanoğlu neye hizmet etti, anlamış değiliz?
Yanında yardımcıları varken, futbolcusu Ümit Tütünci’nin antrenörlüğe soyunmasına göz yumdu, onunla istişare ederken, yardımcılarına da ayıp etti.
Her biri ayrı telden çalan taraftar grupları tek yürek olup, hep birlikte zor günler geçiren oyuncularına ve takımlarına destek vererek 3 puan almaya katkı sağlasalardı, dünyanın sonu mu olurdu?
Biz ne Malatya maçlarını kazandık geçmişte… Bugün de hata yapmayıp kazansaydık şayet; o Malatyalı’nın da Elazığ’da sahaya inip, bayrağı çimlere dikmeye yüzü ve cesareti mi olurdu?