Daha geçen sezon ligin ilk yarısını lider olarak tamamlayan ancak yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeniyle futbolcuları bir bir elden giden Elazığspor, buna rağmen play-off’a kalma başarısını gösterse de, sonuçta süper ligin eşiğinden dönmüş ve yeni sezonda geleceğiyle ilgili karamsar tablo da kendiliğinden ortaya çıkmıştı.
Çünkü transfer yasağı devam eden, mevcut futbolcularının kalıp-kalmayacağı belli olmayan, hepsinden de önemlisi; gelirlerine eski başkan tarafından temlik konulan ve bu nedenle hiçbir geliri olmayacak 50 yıllık bordo beyazlı kulübümüzün yaşayıp-yaşamayacağı da spor kamuoyunun endişeli bekleyişiydi.
Belediye başkanı Mücahit Yanılmaz’ın desteğiyle Mayıs ayı içerisinde Elazığspor başkanlığına seçilen Sedat Karataş ve ekibinin şimdiye kadar 8-9 milyon lira para harcamalarına rağmen, adeta “dipsiz kuyu”yu andıran Elazığspor’da, harcamaların karşılığının alınmaması da endişenin baş kaynağıdır.
Durum böyle iken, mevcut kadrosunu Halil dışında muhafaza eden, Ogün Temizkanoğlu’yla devam eden Elazığspor’da yüreğimizi burkan haber; lig başlarken geldi.
Serdar Gürler’in Trabzonspor’a satılırken ilk kulübü Fransız Schaoux’a yetiştirme bedeli ödenmediğinden, gelinen süreçte bordo-beyazlı kulübümüz FIFA tarafından mevcut puanından 6 puan silme cezası aldı. 45 gün içerisinde bu para ödenmezse şayet; bir alt lige düşürülme tehlikesiyle de karşı karşıya kalacağız.
Bunun yanında Bilica’ya olan borcun da yine zamanında ödenmemesi nedeniyle mevcut puandan 6 puan silme cezası da eli kulağında, geldi-gelecek…
Düşünsenize, -12 puanla lige başlamış, ilk iki maçından 0 puan çekmiş Elazığspor’un bu maçlarla birlikte -18 puana tekabül eden görüntüsünden hangimiz beklenti içerisinde olabileceğiz?
*** *** ***
İşte bu sıkıntılarla lige başlayan Elazığspor, geçen sezonki 2.lig kadrosuyla mücadele eden Manisaspor’a mağlup olunca, durumun pek de içaçıcı olmadığını anladık.
Hadi “ligin ilk maçıdır, düzeliriz” diyerek kendimizi teselli edip Boluspor maçını sabırsızlıkla bekledik ve günü geldiğinde stadın yolunu tuttuk.
Bir önceki maçtan kaptan Ümit ve Binya sakatlığından dolayı kadroda yer almadılar.
Çağlar; kaleyi yeniden Serdar’a kaptırırken, Ümit’in yerine Kenan, Lamjed’in yerine de Murat Kalkan tercih edilmişti.
Oyunun üçte birlik bölümünde etkili olan taraf Boluspor olurken, sonrasında oyunda dengeyi kuran Elazığsporlu oyuncular, güçlü kadrosuyla Bolu beyiyle başa baş mücadele etti ama bitirici vuruşlarda etkili olamayınca, bunu skora yansıtamadı.
Çağlar’dan kaleyi devralan tecrübeli Serdar’ın alışkanlık haline getirdiği top tutmama isteği kalesinde benzer iki golü görmesine neden oldu.
Özellikle 2. yarının başında Boluspor kalesini sağlı-sollu ablukaya alan Elazığspor’da Tom’un sağdan, Berk’in de soldan ön ve arka direğe gönderdiği toplara oyuncuların hamlede geç kalmaları; rahat kazanacağımız bir maçı yine gol atmadan mağlup tamamlamamıza neden oldu.
Zaten kısıtlı kadrosuyla mücadele eden Elazığspor’da buna bir de teknik direktör Ogün Temizkanoğlu’nun 3 maçlık cezasını da eklersek; yedek kulübesiyle saha içerisindeki iletişimin yetersiz olduğunu çok rahatlıkla gördüğümüzü söyleyebiliriz.
Binya’yı Manisa maçında oynatmayan Ogün hoca, hafta içerisinde antrenmanda sakatlanan bu oyuncuyu Bolu maçı kadrosuna da almadı.
Ancak gerek tecrübesi, gerekse de yabancı futbolcularımıza sözü geçen bir oyuncu olan Binya’nın saha içerisinde yer almaması; diğer yabancıların performanslarına da yansıyacaktır.
Bu nedenle Ogün hoca; yabancı oyunculardan maksimum istifade etmek zorundadır.
Elinde Binya, Traore, Lamjed ve Tom gibi kısıtlı ve alternatifsiz yabancı oyuncuları varken Ogün Temizkanoğlu’nun bu oyuncuları oynatmama lüksü yoktur.
Milli maç arası; Elazığspor için gerek sakat oyuncuların iyileşmesi, gerekse de takımdaki eksikliklerin giderilmesi için toparlanma haftası olmalı.
2 haftada 0 puan çeken takımındaki eksiklikleri tespit etmiş bir Ogün Temizkanoğlu bu arayı iyi değerlendirmeli ve Elazığspor; Ümraniyespor maçıyla artık lige başlamalı!